SONUÇ RAPORU ve GENEL DEKLARASYON
I. GİRİŞ
2025 yılı Eylül ayında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilen Dünya Türk
Gençleri Birliği (DTGB) 20. Türk Dünyası Gençlik Günleri ve Kurultayı, Türk Dünyasının
35 farklı bölgesinden gelen toplam 300 katılımcıyla gerçekleştirmiştir. Türk Dünyasının genç
temsilcilerini stratejik, kültürel, ekonomik, hukuki ve çevresel alanlarda ortak bir vizyon
etrafında buluşturmuştur.
Kurultay boyunca yapılan komisyon çalışmalarında temel hedef; Türk Dünyasının
birlik ve dayanışmasını artırmak, çağın koşullarına uygun ortak politika, iletişim ve
diplomasi mekanizmaları oluşturmak olmuştur.
Kurultayın ana teması “Türk Dünyası’nın Doğu Akdeniz’de Atan Kalbi Kıbrıs”
olarak belirlenmiştir.
II. GENEL DEĞERLENDİRME
1. Siyaset, Diplomasi ve Strateji Komisyonu
Kurultayın merkezini teşkil eden bu komisyon, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) çatısı
altında Ortak dış politika dili ve koordinasyon mekanizması kurulması gerektiğini
vurgulamıştır. TDT kararlarının bağlayıcı olmaması sebebiyle alınan kararların tavsiye
niteliğinde olup havada kalması komisyonlarda eleştirilen konuların başında gelmiştir.
Türk Dünyası ülkeleri, bölgesel krizlerde (Rusya-Ukrayna, Ortadoğu gerilimleri vb.)
birbirinden bağımsız değil, eşgüdüm içinde hareket etmelidir.
Zengezur Koridoru stratejik bir hat olarak, yalnız Azerbaycan’ın değil tüm Türk
Dünyasının menfaatine görülmeli, dış güçlerin vesayetine izin verilmemelidir.
Doğu Türkistan meselesi, Çin ile ilişkilerde “Görmezden gelinmeyecek diplomatik
öncelik” olarak ele alınmalıdır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin önce TDT üyeleri, ardından uluslararası toplum
tarafından tanınması için ortak stratejiler geliştirilmelidir.
Türk Devletleri, Laiklik ve Halk iradesi temelli ortak hukuk normlarını
güçlendirmeli; dış müdahalelerden bağımsız iç barış mekanizmaları oluşturmalıdır.
TDT, Yumuşak güç unsurlarını kullanarak Dünya kamuoyuna Türk dünyasının barışçı
ve medeni duruşunu anlatmalıdır.
Fener Rum Patrikhanesi’nin son dönemlerdeki faaliyetleri Türkiye’nin egemenlik
haklarına ve Lozan’a aykırıdır. Fatih Kaymakamlığına bağlı yerel bir dini kurum olan
bu kuruluşun çalışmalarının yasal çerçevenin dışına çıkmaması için gerekli önlemler
alınmalıdır.
Komisyon, 2026 yılı içinde “Türk Dünyası Genç Diplomatlar Simülasyonu” ve
“Gençlik Sempozyumu” gibi organizasyonların gerçekleştirilmesini önermiştir
2. Ekonomi, Girişimcilik ve Ticaret Ağları Komisyonu
Ekonomik kalkınma, Türk Dünyasının bağımsızlığının teminatı olarak
değerlendirilmiştir.
Üye ülkeler arasında serbest ticaret, yatırım kolaylığı ve ortak e-ticaret platformu
(TDETP) kurulmalıdır.
Türk Dünyası Genç İş İnsanları Birliği yeniden yapılandırılmalı; Ankara 2026
Turizm Başkenti kapsamında Türk Dünyası İş İnsanları Zirvesi düzenlenmelidir.
Gençlik Girişim Fonu ve Ortak AR-GE Ağı kurulması; inovasyon ve dijital dönüşüm
alanlarında ortak merkezler oluşturulması kararlaştırılmıştır.
TDT, Ortak lojistik hatları, gümrük modernizasyonu ve “Kalkınma Yolu” entegrasyonu acil öncelikli gündem maddeleri arasına almalıdır.
3. İnsan Hakları, Temel Özgürlükler ve Hukuk Komisyonu
Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde Ortak İnsan Hakları Tutum Belgesi hazırlanması
kararlaştırılmıştır
Üye ülkeler arasında hukukî uyum, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma
standartları ortaklaştırılmalıdır.
E-vize ve biyometrik pasaport entegrasyonu, ortak teknik protokol çerçevesinde
uygulanmalıdır.
Afganistan, Gazze ve Doğu Türkistan’daki ağır ihlaller kınanmış, Bunların basit insan
hakları ihlalleri değil, soykırıma kadar giden ağır bir süreç olduğu vurgulanmıştır. Türk Dünyası gençliği adalet, barış ve özgürlük ilkelerinde birlik mesajı vermiştir.
4. Medya, İletişim ve Haberleşme Komisyonu
Komisyon, bilgi çağında Türk dünyasının ortak medya omurgasını kurma kararı almıştır
TDHİA – Türk Dünyası Haber ve İçerik Ağı kurulacak; doğrulama masası, kriz iletişimi merkezi ve çok dilli yayın sistemi tesis edilecektir.
SMİK – Stratejik Medya İcra Kurulu koordinasyonunda, Bengü dergisi ve E-Bengü
bülteni yeniden yayınlanacaktır.
Üniversitelerle işbirliği içinde “Gezici Muhabir–İçerik Üreticisi Programı”
başlatılacaktır.
Diaspora medya organlarıyla ortak yapım fonları oluşturulacaktır.
5. Kültür, Sanat ve Eğitim Komisyonu
Komisyon, Türk kimliğinin korunması ve genç kuşaklara aktarılmasını merkeze almıştır
Ortak müfredat kapsamında “Türk Büyükleri” ve “Türk Halkları” dersleri
önerilmiştir.
Ortak Alfabe süreci hızlandırılmalı, ortak dil temelinde kültürel ve akademik yayınlar desteklenmelidir.
Gezici Müze uygulamaları, kültür diplomasisi aracı olarak geliştirilmelidir.
Türk Dünyası Genç Yazarlar Birliği ve DTGB Yayınevi kurulmalıdır.
6. Spor Komisyonu
Spor, Türk Birliğinin görünür ve birleştirici unsuru olarak ele alınmıştır
2027 Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Türk Dünyası Gençlik Oyunları
düzenlenecektir.
Türk oyunları, atlı sporlar ve geleneksel müsabakalar kültürel miras kapsamında
yaşatılacaktır.
KKTC’nin uluslararası spor organizasyonlarına katılımı için IOC nezdinde diplomatik
girişimler yapılacaktır.
7. Çevre ve Enerji Komisyonu
Türk Dünyasının enerji ve çevre politikalarında bağımsız, sürdürülebilir ve yeşil
kalkınma hedefi benimsenmiştir
“Türk Dünyası Enerji Bağımsızlığı” vizyonu kabul edilmiştir.
Yenilenebilir enerji yatırımlarına özel fon kurulacak, Aral Gölü Rehabilitasyon
Projesi desteklenecektir.
Gençlere çevre bilinci kazandırmak için ortak çevre müfredatı ve geri dönüşüm
projeleri önerilmiştir.
III. STRATEJİK ÖNERİLER VE GELECEK VİZYONU 1. Türk Devletleri Teşkilatı – Gençlik Koordinasyon Merkezi kurulmalı;
komisyonların önerileri bu merkez tarafından izlenmelidir. 2. Türk Dünyası Diplomasi Akademisi oluşturulmalı; ortak dış politika eğitimleri verilmelidir. 3. Ortak Dijital Kimlik ve Pasaport Sistemi, 2030’a kadar hayata geçirilmelidir. 4. Kültürel Yumuşak Güç Programı kapsamında medya, sanat ve spor alanlarında ortak
kampanyalar yürütülmelidir. 5. Kadın ve Genç Diplomatlar Forumu, Türk dünyasının yükselen diplomasi ekolü
olarak tasarlanmalıdır.
IV. DEKLARASYON
Biz, Dünya Türk Gençleri Birliği delegeleri olarak,
2025 yılı Eylül ayında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir araya gelerek;
Türk dünyasının barış, refah ve adalet temelli ortak geleceği için omuz omuza
çalışacağımıza,
Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında siyasi, ekonomik ve kültürel dayanışmayı
güçlendireceğimize,
Doğu Türkistan’dan Balkanlara, Kırım’dan Kıbrıs’a kadar her bir Türk yurdunun
özgürlük ve onur mücadelesini destekleyeceğimize,
KKTC’nin uluslararası alanda tanınması için ortak girişimlerde bulunacağımıza,
Türk Gençliğinin uluslararası diplomaside söz sahibi olabilmesi adına “Türk Dünyası
Genç Diplomatlar Simülasyonu”nu hayata geçireceğimize,
Türk Dünyası Haber Ağı, Ortak Alfabe, Gençlik Oyunları ve Enerji Bağımsızlığı
projelerini birer stratejik öncelik olarak benimseyeceğimize,
Çevreye, insana ve insan haklarına saygılı bir Türk Dünyası geleceğini inşa
edeceğimize,
Köklerimizden aldığımız güçle, çağın gerekliliklerine uygun yeni bir Türk Asrı’nı
kuracağımıza,
Ant içiyoruz…
V. SONUÇ
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleştirilen bu kurultay, yalnızca bir toplantı
değil, Türk Gençliğinin geleceğe dair ortak iradesinin tezahürüdür.
Bu raporda yer alan karar ve öneriler, Türk Dünyasının siyasi birliğini güçlendirecek, ekonomik
bağlarını sağlamlaştıracak, kültürel ve manevi mirasını gelecek kuşaklara aktaracak yol
haritasını oluşturmaktadır.
“Birliğimiz, gücümüz; kültürümüz, kimliğimiz; gençliğimiz, geleceğimizdir.
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ
SİYASET, DİPLOMASİ VE STRATEJİ KOMİSYONU
Eylül 2025, KKTC
Son 5 yıl içinde, Dünyanın farklı bölgelerinde farklı bloklar arasında meydana gelen
çatışmalar (örneğin Rusya-Ukrayna savaşı, İsrail-Filistin-İran gerilimi ve ABD-Çin rekabeti)
Türk Dünyası ve Türk Devletleri Teşkilatı ülkelerinin oluşturduğu cepheyi diğer blokların da ilgi odağı hâline getirmiştir. Özellikle Batılı ülkelerin Türk dünyasına yönelttiği ilgi, ileride
bağımsız Türk devletleri tarafından Türk dünyasının çok daha geniş uluslararası ortamlarda
temsil edileceğine işaret etmektedir. Bu esnada, Türk Devletlerinin birbirleriyle ihtilafa
düşmemesi ve farklı ya da çelişkili politikalar izlememesi için, uluslararası platformlarda kendi
aralarında diplomatik bir koridor oluşturması, olumsuz durumların önüne geçecektir.
Türk Devletleri Teşkilatı, diğer uluslararası örgütler ve küresel güçler gibi, Ortadoğu’da
özellikle Suriye, Irak, İran ve İsrail’deki gelişmeleri yakından takip etmelidir. Bölgedeki
Türkmenlerin yanı sıra Güney Azerbaycan ve İran coğrafyasındaki diğer Türk halkları
üzerinden, bölgedeki maddi ve manevi asli unsurun Türk varlığı olduğu ve bu asli unsur yok
sayılarak yapılması planlanan her türlü politikanın, Türk Devletleri tarafından engelleneceği hem Dünya kamuoyuna hem de bölgedeki aktörlere kabul ettirilmelidir. TDT, 2. Karabağ Savaşı Zaferi sürecinde gösterdiği birlik ve beraberliği, bölgede hâlâ
devam eden ve ortaya çıkma potansiyeli olan sorunlara karşı da göstermelidir. Özellikle ABD
öncülüğünde uygulanan Ermenistan-Azerbaycan barış süreci tüm gelişmeleriyle beraber TDT
üyesi ülkeler tarafından dikkatle takip edilmelidir. Bu bağlamda TDT ülkeleri, Türk Dünyasını
karadan birbirine bağlayan Zengezur Koridoru meselesini ortak bir mesele olarak ele almalı ve
bölgede aşikâr olan Rusya-ABD vesayet mücadelesine karşı Türk Dünyası birliğinin ortaya
koyabileceği yeni bir Kafkasya jeopolitiğinin önünü açacak ekonomik ve siyasî işbirliklerinin
icraata geçmesi gerekmektedir. Azerbaycan askerinin kanıyla kazanılan bu zaferde açılan
koridorunun Azerbaycan başta olmak üzere tüm Türk Devletlerinin menfaati ile ilişkili olmalı,
ABD, AB ve Rusya’nın siyasi çekişmeleriyle menfaatleri bu koridoru amacı dışına
çıkartmamalıdır.
Türk Devletleri, Çin’e karşı Doğu Türkistan konusunda Çin ile yapmış olduğu siyasî ve
ticarî faaliyetlerde bu konuyu bir “koz” olarak kullanabilmelidir. Böylece, ikili iş birlikleri
sırasında bu konu üzerinden dolaylı yoldan Çin’e baskı yapılabilir ve ilişkilerde daha etkin bir
konum elde edilebilir. Özellikle hâlen devam eden Tarihî İpek Yolu’nun yeniden inşası
sürecinde, Doğu Türkistan sorunu merkeze alınmalı ve Çin’in bu ticaret yolunda diğer taraflara
kıyasla daha fazla kazanç sağlamasına sebep olacak durumlara engel olunmalıdır.*1
Türk Devletleri Teşkilatı, Çin’e karşı benimsediği bu ortak politika yaklaşımını, Türk
Dünyası’nın ortak diplomatik sorunlarında da akıl birliği ile uygulayabilmelidir. Ancak bu
1 *-**Bu Kararlar 2 delegenin çekimser oyuna karşılık oy çokluğuyla alınmıştır
süreçte, her bir üye devletin ortak politikalar geliştirme çabası içinde kendi egemenlik haklarına
ve dış politika önceliklerine saygı gösterilmelidir.2**
Geçmiş yüzyılda ve günümüzde sürgüne uğratılmış, yurtlarından edilmiş, azınlık veya
diaspora konumuna düşmüş; temel hak ve özgürlükleri ile anayasal hakları ihlal edilmiş ve
hâlihazırda işgal ve savaş ortamında yaşayan Türk halklarının (Ahıska, Kırım, Afganistan,
Uygur Türklüğü örneklerinde olduğu gibi. ) durumu, Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde
incelenmesi ve maddî-manevî açıdan güncel olarak takip edilmesi gereken önemli bir konudur.
Bu doğrultuda, Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerin ortak politikalar geliştirebilecekleri ve
uygulayabilecekleri diplomatik ve bürokratik bir alan oluşturulması gerekmektedir. Ne yazık
ki Türk dünyası, diğer küresel güçlerin aksine, kendi diasporasıyla güçlü bir bağ ve etkin bir
iletişim kuramamaktadır. Dünyanın ve Türk Dünyası’nın çeşitli bölgelerine dağılarak
yaşamlarını sürdürmeye çalışan, Ana vatanlarına geri dönmesi konusundaki çalışmalarda da
TDT tarafından maddi ve lojistik destekler ivedi olarak sağlanmalıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı ve teşkilata bağlı birimler, özerk ve azınlık durumda olan Türk
otonom devletlerinin ve toplumlarının sorunlarıyla da ilgilenmeli, bu toplumlarda aydınlara ve
yöneticilerinin siyasi ya da başka suçlamamalar o halka mal edilmemeli. Yöneticilere müsnet
suçların cezasının halka çektirilmemelidir. Süreçle ilgili dünya kamuoyu daha şeffaf bir şekilde bilgilendirilmelidir. Yargı kararı kesinleşmemiş olan siyasilerin hürriyetlerinden
alıkonulmaması, masumiyet karinesi ve halk iradesi ilkeleri gözetilmelidir. Olan baskı ve hak
ihlallerine karşı refleksler gösterilmelidir. Bu bağlamda günümüzde yargılamakta olan Türk
azınlık topluluklarının liderleri adil yargılanmalı, ceza hukukunun yıllara dayanan tecrübesinin
ortaya çıkardığı “suçun şahsiliği ilkesi” gereği, suçlu bulunsalar dahi bağlı bulundukları Halk
yargılanamaz ve bundan sorumlu tutulmamalıdırlar. TDT üyesi ülkeler, kendi içlerindeki etnik ve din temelli sorunları çözme konusunda,
ortak acılar ve tarihî tecrübelerden beslenen ortak bir akla ihtiyaç duymaktadır. Bu bağlamda
Türk devletleri hem aralarındaki diplomatik ilişkilerde hem de halklar arasındaki etkileşimde
laiklik ve ortak kimlik inşası çabasını esas alarak hareket etmelidir.
TDT üyesi ülkelerin kendi içlerindeki siyasî, ekonomik ve özellikle sınır sorunlarının,
başka bir bölgesel gücün yönlendirmesine ihtiyaç duymadan, TDT bünyesinde ve birlik çatısı
altında çözülebileceği bir ortam tesis edilmelidir. TDT, yumuşak güç aygıtlarını yalnız kendi
içerisinde değil aynı zamanda uluslararası bir güç olarak mevcut konjonktürdeki yerini ve
saygınlığı sağlamlaştırmak amacıyla kullanabilmelidir. TDT, Türk Devletleri ve toplumlarında din veya etnik köken gerekçe gösterilerek ortaya
çıkan terör örgütlerine karşı ortak bir mücadele yürütülmelidir. Orta Asya’da ve Anadolu Coğrafyasının güneyinde faaliyet gösteren yapılar ile bunların türevleri veya benzeri şekilde
ortaya çıkması muhtemel örgütlere karşı da aynı kararlılık gösterilmelidir. Bu mücadelede
gerekirse askerî ve istihbarat alanlarında iş birliği yapılmalı, özellikle Orta Asya bölgesine bu
tür örgütlerin sızmasına ve nüfuz etmesine, ortak hareket edilerek kesinlikle izin verilmemelidir.
21. yüzyılda, küresel ölçekte önemli bir etki aracı olarak, Türk Dünyası özelinde kamu
diplomasisi ve yumuşak güç stratejilerinin belirlenmesi ve bu stratejilerin uygulanmasını takip
edecek ortak kurumların kurulması gerekmektedir. Türk Devletleri; dil, edebiyat, tarih, medya,
turizm gibi alanlar üzerinden ortak kimlik inşasına odaklanmalı ve ortaya çıkacak olumlu
gelişmeleri hem kendi kamuoyuna hem de dünya kamuoyuna amacına uygun biçimde duyurabilmelidir. TDT üyesi ülkeler arasında pasaportla kolay ve hızlı geçişin mümkün olduğu, ortak,
uygun ve güvenli, hem turistik hem de ticari demiryolu projesinin hayata geçirilmesi, Türk Dünyasının bütünleşmesine katkı sağlayacak ve bölgeyi turizm ve ticaret açısından cazip bir
merkez hâline getirecektir.
Klasik Türk Aile yapısı radikal örgütlenmelerle yozlaştırılmaya çalışılmaktadır. Klasik
Türk Aile yapısının korunması için bireysel özgürlük adı altında insanın doğasında olmayan
cinsel yönelimlere ve birlikteliklere, başta çocuklar ile gençler olmak üzere propaganda ve
örgütsel faaliyetler aracılığı ile özendirilmesi ve meşru gösterilmesi kesinlikle engellenmelidir. TDT “Türk Soyluluk” belgesinin uygulama kolaylığının sağlanması ve uygulama
alanlarının artırılması gerekir. 2527 sayılı Türk Soylu Yabancıların Türkiye’de Meslek ve
Sanatlarını Serbestçe Yapabilmelerine, Kamu, Özel Kuruluş veya İşyerlerinde
Çalıştırılabilmelerine İlişkin Kanun örneğinde olduğu gibi bunun tüm teşkilat üyesi ülkelerin
eğitim, aile birleşimi ve ticari oturum izinleri ile çalışma izinlerinde esas alınmasının yolu
açılmalıdır.
Her türlü dine mensup cemaat ve tarikatların Türk Halklarını dini gerekçelerle kendi öz
kültüründen uzaklaştırıp, milliyetsiz topluluklar oluşturmaya çalışması dini asimilasyondur. Bu
duruma karşı kontroller yapılarak ilgili kurumlar tarafından gerekli önlemler alınmalıdır.
Kafkas bölgesinde tek etnik kökene bağlı büyük Çerkezistan kurulması planlandığına
ve bu konuda Avrupa STK’larında lobi faaliyetleri yapıldığına ilişkin, sosyal medya ve bağlı
teşkilatlarımızdan bilgiler gelmektedir. Bu coğrafya binlerce yıllık Türk yurdudur ve bölgedeki
halkların tamamı yok sayılmaktadır. Bahsi geçen Büyük Çerkez Devleti projesi hem Rusya Federasyonu, hem Türkiye hem de bölgenin diğer Ülkelerinin toprak bütünlüğüne ve yüzlerce
yıllık Türk-Çerkez kardeşlik hukukuna aykırıdır. İlgili Ülke Hükümetlerine bu ütopik projenin
yok hükmünde olduğunu arz eder, Bölge Halklarının her zaman yanında olduğumuzu beyan ederiz.
Türk Devletleri Teşkilatının, önce üye ülkelerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni
müstakil devlet olarak tanıması ve bu yoldaki engellerin aşılmasına yönelik çalışmalar yapması,
sonrasında da KKTC’nin Dünya ülkeleri tarafından tanınmasını sağlayacak stratejileri
geliştirmesi gerekmektedir. Aynı zamanda TDT’nin, AB gibi diğer uluslararası kuruluşların
bölgesel sorunlarda Güney Kıbrıs Rum Yönetimine verdiği maddî ve siyasî desteklere karşılık
olarak aynı işlev ve katkılarla KKTC’ye destek olması gerekmektedir.
TDT almış olduğu; KKTC tanınırlığı, ortak alfabe örneklerinde olduğu gibi kararları
tavsiye niteliğinde olmamalı, söz konusu kararlar üye ülkeler için bağlayıcı nitelikte olmalıdır.
Unutulmamalıdır ki, dünyadaki hemen hemen tüm uluslararası birlikler ve kurumlar,
savaşları önlemek ya da çeşitli yöntemlerle bölgede ve kürede barışın sağlanması ve korunması
amacıyla kurulmuştur. Ancak ne mutlu ki, Türk Dünyası böyle bir sorunla karşı karşıya
değildir. Diğer kuruluşların aksine, Türk dünyasının birliği tamamen barış ve kardeşlik
temelinde kendiliğinden inşa edilmekte ve güçlenmektedir.
Türk dünyası, çoğu uluslararası oluşuma kıyasla henüz istenilen siyasî ve kültürel
birlikteliğe ulaşamamış olsa da bu birliktelik üzerine yapılan çalışmalar, daha önceki raporlarda belirtilen gerçeklik ışığında şüphesiz amacına ulaşacaktır.
Komisyon tarafından teklif edilen ve sunulan bütün bu stratejiler, tek taraflı olarak değil,
tüm Türk Devletlerinin bölgesel ve doğal ihtiyaçları ve çıkarları doğrultusunda tahayyül
edilmeli ve ülkelerin egemenlik haklarının önüne geçmeyecek biçimde şekillendirilmelidir. Bu
düşüncelerle, Dünya Türk Gençleri Birliği olarak, DTGB’nin ilerleyen kurultaylarda “Türk
Dünyası Genç Diplomatlar Simülasyonu” programı düzenlemesinin geniş kitlelerde yankı
uyandıracağı komisyon tarafından öngörülmektedir. Ayrıca, kurultayların bir gününün,
komisyonlar tarafından sunulan raporların daha sağlam akademik verilere dayandırılabilmesi
amacıyla, Türk Dünyasının güncel meselelerine odaklanan bir “Gençlik Sempozyumu”
çalıştayına ayrılması komisyonumuz tarafından teklif edilmektedir. Bu tür etkinlikler, aynı
zamanda Türk dünyasının gelişmiş ve gelişmekte olan bilim diplomasisine de önemli katkılar
sağlayacaktır.
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ
MEDYA, İLETİŞİM VE HABERLEŞME KOMİSYONU RAPORU
Eylül 2025, KKTC
Medya, İletişim ve Haberleşme Komisyonu, teşkilat faaliyetlerinde en zayıf halkanın uzun süredir iletişim ve haberleşme olduğunu tespit etmiştir. Bilgi ve içerik akışının dağınık
kanallarda, farklı üsluplarla ve doğrulama zinciri kurulmadan dolaşıma girmesi; görünürlüğü
azaltmakta, itibar risklerini büyütmekte ve karar süreçlerini yavaşlatmaktadır. Bu rapor; geçmiş
kurultaylarda ortaya konan “Bengü”, “ortak haber ağı”, “iletişim komisyonu” yaklaşımını
güncelleyerek tek sesli, hızlı ve doğrulanabilir bir iletişim mimarisine geçişi tarif eder.
Öncelikle Bengü yayını yeniden omurga işlevi görecek biçimde kurgulanmalıdır. Aylık
dergi; faaliyet, tebliğ, röportaj ve çözümleme yazılarını toplamalı; haftalık e‑Bengü kısa
bültenleri ise gelişmeleri hızlıca duyurmalıdır. Her teşkilatta bir iletişim sorumlusu ve bir
Bengü muhabiri belirlenmeli; tebrik–taziye–duyuru akışı standart şablonlarla redaksiyona iletilmelidir. Tüm fotoğraf, video ve grafikler tekil haber havuzunda telif ve kaynak bilgisiyle
kayda alınmalı; yayınlarımız ortak üslup ve terminoloji ile çelişkisiz yürütülmelidir.
Bununla eşzamanlı olarak TDHİA — Türk Dünyası Haber ve İçerik Ağı kurulanmalıdır.
Amaç; çok dilli kısa haber, uzun okuma, belgesel ve podcast üretimini tek bir koordinasyon
altında toplayıp sosyal mecralarda eşzamanlı yayınlanmalıdır. TDHİA; diaspora medyaları ve
kamu yayıncılarıyla yeniden yayın (syndication) anlaşmaları yaparak güvenilir içeriklerin
ölçekli dağıtımını sağlamalıdır. Ağın merkezinde OSINT Tabanlı Doğrulama Masası bulunmalı; kriz anlarında 24 saat içinde çok dilli olay notu, SSS ve görsel kart üretilmelidir. Kriz iletişimi ve teknik altyapı çağdaşlaştırılması dikkate alınmalıdır. Düşük bant
genişliğinde dahi erişilebilir metin odaklı paketler hazırlanması; ayna (mirror) sunucular ve
ortak CDN ile süreklilik garanti altına alınması ilgili kurumların gündemine dâhil edilmelidir.
Tüm dokümanlar açık arşiv ve versiyonlama ilkeleriyle saklanarak; transkripsiyon– transliterasyon–imla kılavuzu ve terminoloji komitesiyle çok dilli üretimde tutarlılık
sağlanmalıdır.
İnsan kaynağı ve eğitim gerekliliğinde “Gezici Muhabir–İçerik Üreticisi” programı
başlatılmalı; üniversitelerle protokoller yapılarak saha stajı, güvenlik eğitimi ve mentorluk
sağlanmalıdır.
Komisyon; tüm bu yapıların koordinasyonu için SMİK — Stratejik Medya İcra
Kurulunu kurar. SMİK, TDHİA, Doğrulama Masası, Bengü ve Ulak Yayınları (bildirgeler,
yıllıklar ve sözlü tarih) arasında eşgüdümü sağlar. Başarı; erişim ve yankı göstergeleri (KPI),
alıntılanma ve ortak yayın sayısı gibi metriklerle aylık raporlanmalıdır.
Ayrıca komisyon toplantısında Türk Dünyası Genç İletişimciler Birliği ile ilgili de
kararlar alınmıştır. Bu doğrultuda, üyeler arasında irtibat kanallarının oluşturulması tartışılmış
ve yönetim birimi belirlenmiştir.
2025 Yılı Öncelikleri
TDHİA (Türk Dünyası Haber ve İçerik Ağı): Çok dilli kısa haber, uzun okuma, belgesel ve
podcast üretimini tek koordinasyonda toplayan bir omurga kurulmalıdır. TDHİA; diaspora
medyaları ve kamu yayıncılarıyla yeniden yayın (syndication) anlaşmaları yapmalı,
doğrulanmış içeriklerin eşzamanlı ve ölçekli dağıtımını mümkün kılmalıdır.
Bengü (Basılı + Dijital Periyot): Aylık dergi ve haftalık e-Bengü bülteni, faaliyet ve
analizlerin toplandığı ana yayın kanalıdır. Açık arşiv ve atıf havuzu ile kurumsal hafıza
güçlendirilmeli; TR, RU ve bölgesel lehçelerde çok dilli edisyonlar planlanmalıdır.
OSINT Tabanlı Doğrulama Masası: Görsel–işitsel adli izlek ve açık kaynak doğrulama
protokolleriyle 24 saat içinde çok dilli olay notu ve SSS hazırlanmalı; kriz anlarında tek sesli
açıklama için yazılı Q&A seti devreye alınmalıdır.
Gezici Muhabir–İçerik Üreticisi Programı: 18–30 yaş aralığında gençlere saha stajı,
güvenlik ve meslek etiği eğitimleri sağlanmalı; üniversitelerle protokoller ve mentorluk havuzu
üzerinden üretim kalitesi ve sürekliliği artırılmalıdır.
Kriz İletişimi ve Teknik Altyapı: Düşük bant genişliğine uygun metin odaklı paketler, ayna
(mirror) sunucular, ortak CDN ve LEO/uydu yedek hatlarıyla kesintisiz bilgilendirme temin edilmelidir. SMS uyarı sistemi ve bölgesel veri merkezi seçenekleri değerlendirilmelidir.
Diaspora Medyalarıyla Ortak Üretim Fonu: Ev sahibi ülke dillerinde ortak içerik üretimi
için eş finansman ve dağıtım ortaklıkları kurulmalı; telif/lisans modeli ve etki ölçümü standardize edilmelidir.
Standartlar ve Açık Arşiv: Transkripsiyon–transliterasyon–imla kılavuzu, terminoloji
komitesi ve örnekli stil rehberiyle çok dilli üretimde tutarlılık sağlanarak; tüm içerikler meta
veri ve sürüm bilgisiyle açık arşivde saklanmalıdır.
Topluluk Uygulaması ve SSO: Üyelik, bülten, bildirim ve Bengü arşivinin tek portaldan
yönetildiği SSO tabanlı bir uygulama devreye alınmalı; kampanya takvimi ve katılım modülleri eklenmelidir.
Ulak Yayınları: Bildirgeler, raporlar, yıllıklar ve sözlü tarih başlıkları basılı ve dijital olarak
yayımlanmalı; DOI/atıf düzeni ile kalıcılaştırılmalıdır.
SMİK (Stratejik Medya İcra Kurulu) Koordinasyonu: Tüm birimler arasında planlama,
kaynak tahsisi ve kalite güvencesi SMİK tarafından yürütülmeli; performans göstergeleri aylık raporla izlenmelidir.
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ
EKONOMİ, GİRİŞİMCİLİK VE TİCARET AĞLARI KOMİSYONU
Eylül 2025, KKTC
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi: “Bağımsızlık, ancak ekonomik zaferlerle taçlandırılır.”
Dünya Türk Gençleri Birliği (DTGB) üyeleri olarak yalnızca kültürel ve sosyal
alanlarda değil, ekonomik ve ticari birlikteliklerde de omuz omuza olmak bir vazifedir. DTGB
çatısındaki her üye, Türk dünyasının ekonomik kalkınması ve ticaret ağlarının güçlenmesi için
elinden gelen gayreti göstermelidir. Bu doğrultuda amaç, Türk Dünyasını kendi içinde entegre
eden, dünya sahnesinde güçlü bir ekonomik aktör haline getirmektir. DTGB, gençlerin dinamizmi ve girişimcilik ruhunu merkeze alarak Türk Devletleri ve
toplulukları arasında ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesini temel hedef olarak
benimsemektedir. Bu vizyon, ortak değerler ışığında ticaretin kolaylaştırılması, genç
girişimcilerin desteklenmesi ve bölgesel kalkınmanın hızlandırılmasını amaçlamaktadır. Bu
doğrultuda, bahsi geçen vizyonu şu şekilde tanımlamak mümkündür: Türk Dünyası gençliğinin
öncülüğünde ortak bir ekonomik alanın inşa edilmesi, ticaretin serbest, adil ve sürdürülebilir
şekilde gerçekleştirilmesi; girişimciliğin ve işbirliğinin Türk Dünyasında kalkınmanın itici
gücü haline getirilmesi.
Bahsi geçen vizyon doğrultusunda Ekonomi, Girişimcilik ve Ticaret Ağları Komisyonu
olarak birtakım stratejik hedefler belirlenmiştir.
STRATEJİK HEDEFLER
Türk Dünyasında Ekonomik İlişkilerin Kurumsallaşması
Türk Dünyasında ekonomik ilişkilerin kurumsallaşması için, TDT üye Devletler
arasında mal, hizmet, sermaye ve işgücü dolaşımını serbestleştirecek bir birlik yapısı
oluşturulmalıdır.
Ortak Ticari Kuralların Belirlenmesi ve Uygulanması
Türk Devletleri arasında ticari süreçlerin uyumlaştırılması, ortak standartların
geliştirilmesi ve ekonomik aktörler için güvenli bir yatırım ortamının sağlanması gereklidir.
Genç İş gücü ve Girişimcilerin Örgütlenmesi
Türk Dünyasında genç girişimcilerin ve iş gücünün ağlar, birlikler ve platformlar
etrafında örgütlenerek yenilikçi fikirlerin paylaşımını, ortak projelerin geliştirilmesini ve
istihdam kapasitesinin artırılmasını sağlanması gereklidir.
Türk Dünyasındaki genç girişimcileri ve iş gücünü bir araya getirmek için ortak bir
dijital platform kurulması, yenilikçi projelerin finansmanına ve iş birliklerinin güçlenmesine
yönelik bir gençlik fonu oluşturulması ve mentörlük programları ile tecrübe paylaşımının teşvik
edilmesi kritik öneme sahiptir.
Türk Dünyası Gençlerine Staj ve İstihdam Merkezi
Türk Dünyasında genç öğrencilerin bulundukları yerlere uyum sağlamaları amacı ve
bunun yanı sıra Kariyer Portalı kurulması yoluyla öğrencilerin özgeçmişlerini yüklemesi,
şirketlerin iş ve staj ilanlarını paylaşmasıyla staj ve istihdamlarının gerçekleştirmesini
sağlaması gereklidir.
Ara ve Yardımcı Eleman İhtiyacını Karşılamada Önceliklendirme
İç kaynakların yetersiz kalması veya acil ihtiyaç ortaya çıkması halinde, işgücü temininde öncelik Türk Dünyasına verilmelidir. İş gücü temininin sosyo-kültürel etkileşim ve
nesiller boyu sürecek medeni, hukuki, ticari ilişkileri beraberinde getireceği, politik karar
alıcılara hatırlatılmalıdır.
Ortaklık, İletişim ve Dayanışmanın Güçlendirilmesi
Türk gençleri arasında ticari ve ekonomik bağların sürdürülebilir kılınması için iletişim
kanallarının geliştirilmesi, karşılıklı güvenin pekiştirilmesi ve ortak girişimlerin desteklenmesi.
Ortak dijital platformlar üzerinden çalışmaların gerçekleştirilmesi gereklidir.
Ülkelerarası Lojistik ve Gümrük Uygulamalarının Modernizasyonu
Ticaretin hızlandırılması ve maliyetlerin azaltılması amacıyla lojistik ağların
iyileştirilmesi, gümrük işlemlerinde dijitalleşmenin yaygınlaştırılması ve sınır geçişlerinde
kolaylıkların sağlanması gereklidir.
Türk Dünyasının Kalkınma Yolu Projesi’nden tam anlamıyla faydalanabilmesi için,
lojistik maliyetleri ve gümrük işlemlerini azaltacak tek pencere sistemi gibi dijital entegrasyon
çözümlerinin hayata geçirilmesi ve karşılıklı tanıma anlaşmalarının imzalanması önemlidir.
Türk Dünyası Ortak E-Ticaret Platformu
Türk Dünyası E-Ticaret Platformu (TDETP) adıyla ortak bir dijital pazar yeri
kurulmalıdır. Bu platform, Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) bünyesinde veya bağımsız bir
konsorsiyum modeliyle yönetilmelidir. DTGB olarak ilk modeli Genç İş İnsanları Birliği
altında yapılabilecektir. Bu ağın çıktı ve faydaları ortak dijital pazar yeri, ürün ve hizmetlerin
görünürlüğünü artırılması; ödeme ve lojistik altyapısı standartlaşması ve Türk Dünyası içindeki ticaret hacminin artması, küçük ve orta ölçekli işletmeler uluslararası pazara açılması, ekonomik entegrasyonu güçlendirecektir.
Türk Dünyası AR–GE ve İnovasyon Ağı
Bu ağda girişimciler, üniversiteler, teknoparklar ve özel sektör temsilcileri
buluşturulmalı, yazılım, savunma sanayi, enerji gibi stratejik alanlarda ortak AR-GE merkezleri
kurulmalıdır. Bu ağın çıktı ve faydaları ortak AR-GE projeleri, patentler ve inovatif ürünler
ortaya çıkması; üniversite-sanayi iş birliği artması ve bu çerçeveden hareketle stratejik
sektörlerde rekabet avantajı sağlanması, teknoloji transferi hızlanması, nitelikli iş gücü ve
girişimcilik desteklenmesidir.
Türk Dünyasında Kültür ve Turizm İşbirliği
Türk Dünyası ülkeleri arasında turizm paketleri ve indirimli programlar oluşturulmalı.
Bunun yanı sıra Türk Dünyası ülkeleri arasında ortak festival, sergi, fuar ve kültürel etkinlikler
düzenlenmelidir. Ortak turizm rotaları oluşturularak, bölge içi seyahat teşvik edilmelidir. Türk
Dünyasında Kültür ve Turizm İşbirliği, tarihi İpek Yolu temasıyla daha da güçlendirilebilir hale getirilmelidir. Bu kapsamda 2026 yılı Türk Dünyası Turizm başkenti seçilen Ankara’da başta
turizm firmaları olmak üzere iş insanları ve girişimcilerin ortak paydalar geliştireceği bir
buluşma ve Türk Dünyası Genç İş İnsanları kongresi planlanabilir.
Ticarette Bürokratik İş Yükünün Azaltılması
Genç girişimcilerin iş kurma ve ticaret süreçlerinde karşılaştıkları bürokratik engellerin
azaltılması; dijital uygulamalar ve kolaylaştırıcı mekanizmalarla ticaretin erişilebilir ve hızlı hale getirilmelidir.
Ekonomi, Girişimcilik ve Ticaret Ağları Komisyonu olarak Dünya Türk Gençleri Birliği
Kurultayına öneriler şu şekildedir:
1- Dünya Türk Gençleri Birliği bünyesinde Türk Dünyası Genç İş İnsanları Birliği’nin yeniden kurulmalıdır. Üye ve gözlemci kuruluşların kendi üye ve mensupları içerisinde aktif olarak
ticaretle uğraşan şahıs ve şirketlerin (başta gençler ve turizm sektöründe çalışanlar olmak üzere
tüm iş insanlarının) birbirini tanıması, yardımlaşması, ortak proje ve yatırımların geliştirilmesi,
ülkelerarası ticari dayanışma ve finansman temininin kolaylaştırılması amaçlarıyla faaliyetler
yürütmek üzere yeniden hayata geçmelidir. Bu birliğin kuruluşuna ilişkin tüzük örneği işbu
rapor ekinde sunulmuştur.
2- 2026 yılı Türk Dünyası Turizm Başkenti seçilen Ankara Şehrimizde başta Turizm sektörü
olmak üzere Türk Dünyası Genç İş İnsanları Birliği üyelerinin buluşma, kaynaşma, ortak
paydaların ve muhtemel işbirliklerinin görüşüleceği Türk Dünyası İş İnsanları Zirvesi
düzenlenmelidir.
3- Türk Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği ile entegrasyon sağlanması, bunun için gerekli
girişimlerin DTGB Başkanlık Divanı (yönetim kurulu) tarafından yapılması önerilir.
4- Ülkelerin yatırımcı ve iş gücü programlarının Türk Dünyası merkezli olarak geliştirilmesi
bakımından; vasıflı/vasıfsız işçi ve ara eleman temini konusunda meslek okullarının program,
nitelik ve işleyişlerinin güçlendirilmesi gerektiği hatırlatılmalıdır. Şayet iç kaynaklar yetersiz
görülür ise yapılacak iş gücü temininde Türk Dünyası ülke ve bölgelerinin önceliklendirilmesi,
kültürel uyum ve benzerliklerin özellikle gözetilerek karar verilmesi hakkında temenniler
Türkiye Cumhuriyeti Devletine iletilmelidir.
1
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ
İNSAN HAKLARI, TEMEL ÖZGÜRLÜKLER VE HUKUK KOMİSYONU
Eylül 2025, KKTC
TDT kararları gözetilerek anayasal düzenlemelerin hazırlanmalıdır. TDT Üye devletlerin anayasa düzeyindeki uyum çalışmaları, Türk Devletleri
Teşkilatının (TDT) kurulduğu Nahçıvan Antlaşması ile belirlenen işbirliği ilkeleri esas
alınarak planlanmalıdır. Üye devletlerin kendi egemenlikleri ve ulusal hukuk normları
korunurken ülkeler arası karşılıklı tanımayı kolaylaştıracak asgari normlar
oluşturulmalıdır. Öncelik, temel hak ve demokratik ilkelere sadakat, idari usul ve devlet
organlarının yetki paylaşımı konularında şeffaf normların eş zamanlı biçimde
güçlendirilmesidir. Bu temel hakların güçlendirilmesi için idari usul ve organlar arası yetki
paylaşımı konusunda şeffaf madde taslakları hazırlanmalı ve üye ülke ihtiyaçlarına göre
uyarlanmalıdır. Söz konusu taslaklar, demokrasinin vazgeçilmez unsurları baz alınmak
suretiyle (ör. yargının güvence altına alınması, idarenin hesap verebilirliği, seçim güvenliği
standartları) hazırlanıp ülke ihtiyaçlarına göre uyarlanması sağlanacaktır. Bu yaklaşım
TDT teminat ve ilkelerine doğrudan dayanmalıdır.
Yargının bağımsızlığı ve hukuk kurumlarının entegrasyonu sağlanmalıdır.
TDT ülkelerinde var olan yargı organları, mütekabil işbirlikler ile, eğitim ve
kurumlar arası ağlarla desteklenmelidir. Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde kurulan Türk
Yargı Eğitim Ağı’nın faaliyet alanı genişletilerek ve üye ülkeler arası iç hukuka uygun
düzenlemeler ile söz konusu kurumun tüm üye ülkelerde daha aktif bir şekilde eyleme
geçirmek suretiyle, yargı organı mensuplarının eğitiminde ortak standartlar getirilmeli, mesleki değişim programları oluşturarak yargı güveni artırılmalıdır. Hakimlerin görev
güvencesi, atama-şikâyet süreçleri ve disiplin kurulları konusunda şeffaf kriterler
paylaşılmalı; adli veri paylaşımı ve ortak uygulamalar dijital platformlar üzerinden koordine edilmelidir. Ayrıca, Yargı Konseyleri Ağı gibi yapıların kurumsallaştırılması,
ülke içi reformlara teknik destek sağlamasının yanı sıra karşılıklı güveni güçlendirdiği kanaatindeyiz.
Özel hukuk ve milletlerarası özel hukuk alanlarında yapılabilecek düzenlemeler
hazırlanmalıdır.
Ticari ve medeni hukuka ilişkin uyuşmazlıkların tanınması ve icrası, yatırım
güvenliği ve sınır ötesi ticareti hızlandırdığı bilinmekle; özellikle 1997 Amsterdam
Antlaşması, 2007 Lizbon Antlaşması gibi karşılıklı entegrasyonları hızlandıracak ve üye
tarafların iç hukuklarına aykırı olmayacak şekilde taraflarca uygun bulunan uluslararası
sözleşmelere katılım ile ikili/çok taraflı anlaşmalar geliştirilmelidir. Ortak alfabe, Türk
Dünyası Arabulucular Birliği gibi TDT tarafından önceden başlatılmış girişimlerin üye tüm
halkların iç hukuklarına uyum sağlaması açısından gerekli iç hukuk düzenlemeleri
2
yapılmalı ve girişimlerin süreçleri ekseriyetle takip edilmelidir. İcra prosedürleri, iflas
rejimleri ve sözleşme hukuku alanında asgari uyum paketleri oluşturulmalı; adli işbirliği
mekanizmaları ile uygulamada etkinlik sağlanmalıdır.
Dijital akıllı vize/pasaport entegrasyonları hazırlanmalıdır. Biyometrik e-pasaport ve e-vize altyapılarının ICAO ve ilgili ISO standartlarına
uygun şekilde entegre edilmelidir. Ortak teknik mimari (çip bilgi yapıları, veri paylaşım
protokolleri, karşılıklı doğrulama API’ları) ve aşamalı geçiş planları önerilir; pilot
koridorlar (ör. ticari/akademik vize hatları) ile uygulama test edildikten sonra
ölçeklendirme yapılmalıdır. Veri koruma, kişisel verilerin sınır ötesi aktarımı ve siber
güvenlik tedbirleri eş zamanlı olarak düzenlenmelidir.
İnsan hakları ortak tutum belgesi hazırlanması ve mevcut ihlallerin tespiti için gerekli
düzenlenmeler hazırlanmalıdır.
Komisyonca hazırlanacak ortak tutum belgesi, TDT bünyesinde kabul edilecek
asgari insan hakları standartlarını içermeli; aynı zamanda izleme, raporlama ve öneri
mekanizmalarıyla desteklenmelidir. Mevcut ihlallerin tespiti için bağımsız ve teknik uzmanlardan oluşan bir değerlendirme-mekanizması kurulmalı; bulgular, taraflara yol
gösterici reform takvimleri ve kapasite geliştirme programları şeklinde sunulmalıdır.
TDT’nin dış politika metinlerinde insan haklarına dair çağrılar ve somut öneriler
hâlihazırda yer almakta olup söz konusu önerilerin somutlaştırılması için gerekli
düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
En son Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin müteaddit kararlarında,
Yunanistan’ın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni defalarca kez ihlal eden, hem uluslararası kuruluşların talebini hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararları ve
taleplerini uygulamamak için her yolu deneyen, 17 yılı aşkın süredir başını kuma gömerek
uluslararası hukuku hiçe sayan, artık sığınacak bahanesi kalmadığı aşikâr olan Yunanistan’ın yapmış olduğu bu insan hakları ihlallerine karşı, Yunanistan’ı kınıyor; söz
konusu ülkenin artık daha fazla vakit kaybetmeden AİHM’nin vermiş olduğu tüm
kararlarını tam ve etkili şekilde uygulamaya, Batı Trakya’da her türlü soykırımı
gerçekleştiren Yunanistan’ın Türk kimliğini tanımaya çağırıyoruz.
Özellikle Afganistan gibi ciddi insan hakları ihlallerinin yaşandığı ülkelerde,
kadınların eğitim haklarının ellerinden alınması, uluslararası hukuk normlarına aykırıdır.
Bu bağlamda, Türk dünyasında Türk soylu kızların çalışma ve eğitim hakkı ile temel sosyal
güvencelerinin koruma altına alınması ve desteklemesi üzere hukuki anlamda somut
adımlar atılmalıdır.
Ayrıca, Doğu Türkistan’da özellikle Uygur Türkleri çerçevesinde ve diğer müslim
veya gayrimüslim tüm azınlıklara karşı “ciddi insan hakkı ihlallerinde” bulunan, “insanlığa
karşı suç” düzeyine varabilecek işkencelerde bulunan, ulusal güvenlik yasalarının belirsiz
biçimde uygulanması yoluyla, azınlık haklarını bastıran ve “keyfi tutuklama sistemi”
kuran, toplama kamplarına alınan, maruz kaldıkları fiziksel işkence ve şiddetin yanı sıra
ÇKP’nin ideolojik propagandalarına, kimliklerini reddetmeye, mandarin Çincesini öğrenip
konuşmaya, ÇKP marşlarını öğrenmeye ve zorla çalıştırılmaya mecbur bıraktıran, “Ortak
3
Aile” programıyla bilhassa kırsal kesimlerdeki Müslüman ailelerin evlerine Çinli
memurların yerleştirilmesi suretiyle zorla yerinden etme, zorla çalıştırma, dinî ve kültürel
asimilasyon gibi uygulamalarla özellikle Doğu Türkistan’a yönelik sistematik bir soykırım
yürüten ve tüm bu hususlar Birleşmiş Milletlerce kayıt altına alınan Çin Komünist
Partisi’nin tüm bu eylemleri soykırım niteliğinde olup her ne kadar ekonomik hegemonya
ile dünyanın itirazlarını ve tepkilerini susturmaya çalışsa da yapmış olduğu ihlallere karşı
en büyük itirazlarımızı ve tepkilerimizi yineliyoruz.
Bunun yanında, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü askeri operasyonlar ve uygulamalar,
uluslararası insancıl hukuk ve insan haklarının ağır ihlali niteliğindedir. Sivillerin hedef
alınması, insani yardıma erişimin engellenmesi, zorunlu tahliyeler ve yerleşim politikaları
kabul edilemez olup savaş suçu teşkil etmektedir. Binlerce kişinin temel ihtiyaçlarını
karşılarken öldürülmesi insanlık dışıdır. Hamas’ın rehin tuttuğu sivillerin derhâl ve
koşulsuz serbest bırakılması, İsrail’in ise sivillere yönelik saldırılarını durdurması ve insani
yardıma tam erişim sağlaması zorunludur. Uluslararası toplum olarak bu ihlalleri en güçlü
şekilde kınıyor, kalıcı ateşkesin sağlanması ve adil bir barış için tüm taraflara
sorumluluklarını hatırlatıyoruz.
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ
KÜLTÜR, SANAT VE EĞİTİM KOMİSYONU
Eylül 2025, KKTC
Geniş bir coğrafyaya yayılmış olan Türk milleti, komşu kültürler, diller ve hâkim
medeniyetlerin etkisi altında bölgesel farklılaşmalara konu olabilmektedir. Bu nedenle
Türklerin düşünüş biçimlerinde bir birliğin sağlanabilmesinin yolu bu farklılıkların önüne
geçmekle gerçekleşecektir. Her birey ailesinden ve çevresinden edindiklerini eğitim yoluyla
tamamlayarak, bir bütünün parçası haline gelmesi yani Türk milletinin bir ferdi olması
sağlanacaktır.
Millet ve kimlik ilişkisi içinde hem taşıyıcı hem de dönüştürücü bir unsur olarak yer
alan sanat, sahip olduğu geniş yelpaze sayesinde ortak hafızayı canlı tutmakta ve nesiller
arasında köprü kurmaktadır. Bir yandan günümüze kadar oluşturduğu birikimi sergileyen sanat,
bir yandan da çağın gerekliliklerine karşı savunduğu değer ve yansıttığı tutumlarla evrensel bir
mesaj vermektedir. Bu değer ve tutumların nesilden nesle aktarılması, kültürün sürekliliği
açısından önemli bir yer edinmektedir. Bu süreçte eğitim baş aktör olmakla birlikte aile, medya,
kültürel etkinlikler ve sivil toplum faaliyetleri de doğal uzantılar olarak görülmektedir. Komisyon bünyesinde tartışılan hususlar da bu doğrultuda şekillenmiştir.
Kültür, Sanat ve Eğitim Komisyonu tarafından tartışılan ve kararlara bağlanan konuları
beş başlık üzerinde toplamak mümkündür: Somut-soyut kültürel varlığın korunumu, kültürel
etkileşim yolunda düzenlenebilecek sanatsal ve akademik faaliyetler, kültürün dini
radikalizmden korunumu, ortak alfabe sonrası beklenti ve öneriler ve Türk Dünyası içerisinde
iş birliğini artırmanın yolları. Bu raporda, ilgili konu başlıkları doğrultusunda konuşulan
konular, gerekçeleriyle birlikte belirtilmeye çalışılacaktır.
Komisyon tarafından konuşulan ilk konu somut-soyut kültürel varlığın korunumuna
ilişkindir. Artan insan hareketlilikleri ve bunun doğurduğu küreselleşme süreci milletler ve
insanlar için birçok kolaylık getirmekle birlikte birtakım riskler de ortaya çıkarmıştır. Bunlar
arasında en göze çarpan husus, kültür olgusunun tekdüzeliğe evrilmesidir. Türk kültürü de bu
risklere maruz kalan yapıların başında gelmektedir. Gerek devlet yapısı içerisinde gerekse de
azınlık halinde yaşayan topluluklarıyla Türk kültürü büyük bir yozlaşmanın eşiğindedir. Bu
sebeple bazı önlemlere başvurulması gerekmektedir.
Kültür, Sanat ve Edebiyat Komisyonu tarafından tartışılan ilk husus Türk varlığının
teminatı olan Türk çocuklarına yöneliktir. Gelecek Türk neslinin Türk kültür ve ögelerine sahip
edebiyat ürünlerini okumaları önemlidir. Bu yolla Türk çocuklarının, kendi kültürel
kimliklerini bırakmadan kişilik gelişimlerini sürdürmeleri mümkündür. Ayrıca, Türk Devletleri
Teşkilatına (TDT) mensup ülkelerin kendi eğitim programlarında “Türk Büyükleri” adı altında
bir derse de yer vermeleri önerilmektedir. Güçlü bir Türk kültürü inşa etmek, geçmişteki
atalarını tanıyıp bilen ve onlardan güç alarak geleceğe ulaşan Türk çocuklarıyla mümkündür.
Komisyon toplantısında, ilgili ders önerisinin yanında “Türk Halkları” dersi de önerilmiştir. Bu
yolla, Türk çocuklarının soydaşı olan diğer halkları sadece devlet nezdinde değil, topluluk
olarak da öğrenme imkânına ulaşmış olacaktır. Bu gibi uygulamalarla beraber Türk dünyası ülkelerinin dünyada nadir bulunan öneme
sahip müzeleri arasında bir müze diplomasisi kurulmalı, bu kapsamda ortak kültürü yansıtan
etnografik ve arkeolojik eserler ile maddi kültür ürünleri ve somut ve somut olmayan kültürel
mirasa dair unsurlar geçici sürelerle Türk dünyası ülkelerinde sergilenebilmelidir. Son dönemde
dünyada yaygınlaşan ve geniş işlevselliğe sahip “gezici müze” şeklinde çalışmalar özellikle
Türk diasporasının yoğun olduğu bölgelerde faaliyete geçirilmelidir. Bu doğrultudaki
hazırlıkların bir sonraki gençlik kurultayına kadar tamamlanması gerekmektedir. Ayrıca Türk
kültür kod ve ögelerinin tanıtılmasında metaverse imkânlarından da faydalanılabileceği
belirtilmiştir.
Komisyon tarafından tartışılan ikinci konu başlığı kültürel etkileşim yolunda
düzenlenebilecek sanatsal ve akademik faaliyetlere ilişkindir. Bu noktada ortaya çıkan ilk öneri;
düzenlenebilecek akademik faaliyetlere ilişkindir. Türk kültürünün evrensel anlamda seyrini
tespit amacıyla iki yılda bir olmak şartıyla (2026 yılından başlayarak çift yıllarda) uluslararası
nitelikte büyük bir kongrenin düzenlenmesi önemlidir. Ayrıca bir sonraki Türk Dünyası
Gençlik Günleri ve Kurultayına kadar Türk dili ve kültürüne ilişkin en az iki adet uluslararası
kongrenin düzenlenmesi de alınan bir diğer karardır. Bu faaliyetlere ek olarak üniversitelerarası
tiyatro festivalinin düzenlenmesi yine komisyonun önerileri arasında bulunmaktadır.
Komisyon toplantısında tartışılan bir diğer nokta Dünya Türk Gençleri Birliği (DTGB)
bünyesinde kurulması ihtiyaç görülen yapılara dairdir. Türk gençliğinden güç alarak yaptığı
çalışmalarla Türk Dünyasına katkıda bulunmayı amaçlayan DTGB, çalışmalarını verimli
çıktılara da dönüştürmelidir. Bu doğrultuda DTGB bünyesinde kurumsal hafızanın
oluşturulması amacıyla bir yayınevinin kurulması ve Türk Dünyasının kültürel birikiminin
sergilenmesi amacıyla bir kütüphanenin oluşturulması Kültür, Sanat ve Eğitim Komisyonu
tarafından önerilmektedir.
Komisyon tarafından ele alınan bir diğer konu başlığı kültürün dini radikalizmden
korunumuna ilişkindir. Çünkü din olgusu, Türk kültürü içerisinde kendisine yer edinmekle
birlikte onunla çatışan hatta bir bakıma onu yok etmeye çalışan bir özelliğe sahip olmamıştır.
“Bir milletin neyi nasıl yaptığı” şeklinde özetlenebilecek olan kültür olgusunun, insanların
inançlarının temsili olan din olgusu ile yok edilmeye çalışılması doğru değildir. Bu sebeple,
özellikle Kafkasya’da faaliyetlerinin arttığı gözlemlenen çeşitli radikal akımlardan toplumun
korunması ve buna yönelik adımların atılması önemlidir.
Kültürün dini ve ideolojik radikalizmden korumanın bir yolu da Türk kültürünün
değerlerini ortaya çıkartmaktır. Bu noktada, hangi dinden olduğu fark etmeksizin, Hoca Ahmet
Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre, Abraham Firkovich ve Mihail Çakır gibi Türk
tasavvuf dünyasındaki evrensel mesajlara sahip şahsiyetlerin TDT üye ülkelerin eğitim
programlarında yer alması gerekmektedir. Ayrıca yine bu eğitim ve öğretim programları
içerisinde kültürel okuryazarlık becerisinin verilmesi ve bu yolla farklı din ve tutumlara
saygının kültürel farkındalık yoluyla kazandırılması önem arz etmektedir. Çünkü Türk milleti,
bünyesinde birçok dine ve onun ritüellerine ev sahipliği yapmaktadır. Sırf bu farklılıklar
yüzünden doğabilecek çatışmalar, Türk milletini olumsuz yönde derinden etkileyecektir.
Komisyon tarafından ele alınan dördüncü başlık ortak alfabe sonrası beklenti ve
önerilere yöneliktir. Türk Dünyası Ortak Alfabe Komisyonu tarafından 2024 yılında hazırlanan
ve Türk Devletleri Teşkilatına önerilen ortak alfabe, Türk gençleri üzerinde de derin yankılar
uyandırmıştır. Ancak atılan adımlar ve alınan reaksiyonlar komisyon üyelerince yeterli
görülmemektedir. Bu konuda sürecin daha hızlı ilerlemesi beklenmektedir.
Ortak alfabe çalışmaları neticesinde hangi lehçenin kullanılacağı da tartışma konusu
olmuştur. Bu noktada komisyon tarafından ortak bir Türk dili meydana getirmek noktasında bir
kültür-sanat-fikir dergisinin çıkartılması önerilmiştir. Elektronik ortamda çıkartılacak olan bu dergide tüm Türk lehçelerinin kullanılabileceği, gerektiğinde de günümüz gelişen yapay zeka
imkanlarından faydalanılabileceği belirtilmiştir. Bu noktada DTGB’nin öncü olabileceğine ve
Türk Dünyası Genç Yazarlar Birliği bünyesinde çalışmaların yapılabileceğine Kültür, Sanat ve
Eğitim Komisyonunun inancı tamdır.
Kültür, Sanat ve Eğitim Komisyonu tarafından ele alınan beşinci ve son başlık Türk
dünyası içerisinde iş birliğini artırmanın yollarına dairdir. Bu noktada atılabilecek en önemli adım DTGB’nin, TDT alt birimlerine üyelik çalışmalarının yapılmasıdır.
Ayrıca, gelecek kuşağı şekillendirecek olan genç neslin yani dünya Türklüğü
gençliğinin birbiri arasındaki kültürel etkileşimi artırmak amacıyla ortak dijital medya
platformları, görsel ve işitsel kültürel paylaşım ortamları ile eğitim kaynakları oluşturulmalıdır.
Bilhassa çağın kültür ve geleneklerin belirleyici unsurlarına karşı gelişen, aile yapısını bozan
ve önemsizleştiren akım ve yönelimlere karşı geleneksel Türk aile yapısının korunması ve
niteliğinin artırılması için gerekli politikalar üretilmelidir. Bu minvalde 2025 yılını “Aile Yılı”
ilan eden Türkiye Cumhuriyeti’nin uygulamasını genişleterek devam ettirmesini, Türk Devletleri ve Toplulukları ile bu konuda ortak çalışma ve görüşmelerin yapılmasını temenni ediyoruz.
Türk Dünyası içerisinde iş birliğini artırma yolunda bir diğer husus da bizzat bir devlet
yapısına sahip olmayıp azınlık konumunda yaşayan Türk halklarının göz ardı edilmemesine
yöneliktir. Bu doğrultuda Balkanlardaki Türk varlığı ile etkileşiminin artırılması amacıyla
Balkan Türklüğü Kongresinin; Oğuz Türkleri arasında etkileşimin artırılması amacıyla ise
Oğuz Türklüğü Kongresinin düzenlenmesi önemlidir. İlgili kongrelerin akademik ağırlıktan ziyade festival halinde düzenlenmesinin, Türk topluluklarının kültür kodlarının halklar arasında
da aktarılmasına olanak sağlayacağı düşünülmektedir.
Türk Dünyası içerisindeki iş birliğini yalnızca maddi ve somut yollarla düşünmek doğru
değildir. Evrensel anlamda sermaye olgusu büyük bir anlama sahip olsa da bunun arkasında
bilimsel çalışmalar yatmaktadır. Bu noktada, TDT üye ülkelerin üniversiteleri arasında iş
birliğine yönelik adımlara rastlanmaktadır. Ancak kurumlar arasındaki bu iş birliğinin kişiler
nezdinde de sağlanması ve devam ettirilmesi gerekmektedir. Buna yönelik, Türk Dünyasına
mensup akademisyenler arasında iş birliğini geliştirmeye yönelik bir platformun mevcudiyeti
sağlanmalıdır. Aynı zamanda Türk Dünyası üniversiteleri arasında mevcut olan öğrenci
değişim programlarının niteliği, uygulama alanları ve kapasitesi artırılmalıdır.
Sunulan bu ve benzeri stratejiler yalnızca devletler nezdinde kalmamalı, Türk Dünyasının sivil toplumunu bir araya getirebilmek amacıyla sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla da yürütülmeli ve bu gibi etkinlikleri yürütebilecek organizasyonlara TDT üyesi
devletler tarafından destek verilmelidir. DTGB olarak gerek bu çalıştayda gerek önceki
yıllardaki faaliyetlerinde ortaya koyduğu stratejik bulguları ve Türk Dünyasının kültürel ve siyasi entegrasyonu için yapılması gerekenleri bu kanal aracılığıyla ve Türk Devletlerinin
desteğiyle hayata geçirilebilmeli ve bu yönde gerekli girişimlerde bulunulmalıdır.
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ
SPOR KOMİSYONU RAPORU
Eylül 2025, KKTC
“Şekil disiplin, ruh disiplininin aynasıdır. Türkler tarih boyunca disiplinli bir millet
olmuş, bu meziyetleri ile tanınmış ve şanını yüceltmiştir.”
Tarihin eski dönemlerinden bu yana insan, bedenini eğitmeyi motivasyon kaynağı olarak
görmüş ve günümüze kadar taşımıştır. Sağlıklı bir hayat sürmek isteyen herkes egzersiz yapar
ancak içlerinde öyle insanlar var ki gençliklerini ve hayatlarının büyük kısmını amatör ve
profesyonel olarak spor yapmaya adamışlardır. Bu insanlarda saf yetenek elbette önemlidir bunun
yanında unutulmaması gereken şey ise azimli ve disiplinli olarak yapılan çalışmalardır.
Türk Gençleri dünya ve yurt genelinde yapılan müsabakaları takip edip desteklemelidir.
Bilineceği üzere bu müsabakalara bireysel ya da takım olarak katılan sporcular milli bilinci
içlerinde taşımaktadırlar. Türk Dünyasında yetişen sporcuların tanınması ve Türk bayraklarının
tüm dünya karşısında gururla taşındığının görülmesi toplumun dolayısıyla da gençlerin
kenetlenmesini sağlamaktadır. DTGB’nin önceki kurultaylarında ele alındığı gibi turnuvalar
düzenlenebilir ve geleneksel ve modern spor müsabakalarının yapılmasına zemin hazırlanabilir.
Dijital çağın toplumun spor yapma alışkanlıkları üzerinde olumsuz birtakım etkileri
bulunmaktadır. Hazırlanacak “Türk Oyunları” ekseninde yeni nesillere miras olarak bırakılacak
ata sporları manevi değerinin yanında fiziksel bir güce bürünecektir. Bu doğrultuda ilk organizasyonu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde gerçekleşecek olan bir geleneksel Türk
oyunlarının düzenlenmesi Spor Komisyonunun özellikle üzerinde durduğu bir konu olmuştur.
Türk Devletleri bünyesinde gerçekleştirilecek bu oyunların tarihi ve yeri önceden belirlenerek,
sporcuların ve branşların uygunluğu ile hava ve coğrafi koşulların yaratacağı avantajlar ve
dezavantajlar doğrultusunda ilgili ülkelerin bir önceki komisyonda belirlenecek sırayla ev sahipliği
yapması sağlanmalıdır.
Sportmenlik, özveri ve saygı ile ortaya çıkar. Planlanan müsabakalar boyunca buradaki
amacın Türk Dünyasının birliğini ve beraberliğini vurgulayarak Türk sporcular üzerinden Türk
toplumları arasındaki bağları birçok alanda olduğu gibi spor alanı üzerinden de güçlendirmek
olduğuna dikkat çekilmelidir. Böylece minikler, yıldızlar, gençler, amatörler ve yetişkin
sporcuların katılabileceği geniş bir kitleye hitap edecek olan bu organizasyon, spor alanında örnek
olabilecek bir niteliğe erişecektir. Üniversite ve ortaöğretim spor kulüpleri bu bağlamda önemli
bir konumda bulunmaktadır. Ayrıca bu süreçte Türk Dünyasının spordaki branş federasyonlarının
birbirleri ile olan iletişimleri de büyük önem taşıyacaktır.
Organizasyon sürecinde hatıra ve reklam amaçlı tişört, şapka, forma, atkı ve küçük
aksesuarların temin edilmesi gerekmektedir. Müsabaka aralarında oyun alanında bir spor
diyetisyeni bulundurulabilir. Spor diyetisyeni, küçük çaplı doğru bilinen yanlışlar hakkında
bilgilendirmeler bakımından faydalı olacaktır. Yine çağın gerekleri olan akıllı saat ve cep
telefonları gibi teknolojik aletlerin sporda ne şekilde kolaylıklar sağlandığına dair bilgi aktarımları
yapılabilir. Ekonomik anlamda yaşanacak zorlukların gerekli makamlarla Türk Dünyası adına
görüşülerek teminatı sağlanmalıdır.
Tüm bu organizasyonun yanında sporcular çalışma alanında belirli dönemlerde ziyaret
edilebilir. Sporcu takibi spor organizasyonlarında önemli bir yer tutmaktadır. Dünyadaki Türk
gençleri çeşitli organizasyonlara davet edilebilirler. Türk sporseverlerin dünya çapında yapılan spor faaliyetlerinde Türk sporculara destek amacıyla tribünlerde yerlerini almasının, motivasyonu
artıracak bir nokta olduğu açıktır.
Türk dünyasının farklı bölgelerindeki toplulukları bir araya getirmeyi amaçlayan Türk
Kurultayları sırasında ortak mirasımız olan geleneksel oyunlara da yer verilmektedir. Böylelikle
mirasımızı yaşatmaya ve tanıtmaya devam edilmektedir. Macaristan Bugac’da düzenlenen
kurultayda atlı oyunlar ve geleneksel gösterilere yer verilmiştir. Seyir zevki yüksek bir görüntü
ortaya çıkmakla birlikte bu durum medyaya da yansımıştır. Kazakistan’da yapılan kurultay
sırasında düzenlenen etkinliklerde geleneksel oyunlar oynanmıştır. Bu tür etkinlikler, Spor
Komisyonu tarafından olumlu şekilde karşılanmıştır.
Yukarıda belirtilen hususların yanında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti uluslararası
yapılan mücadelelerde yer alamamaktadır. Örneğin barışın ve kardeşliğin sergilenmesi hedeflenen
olimpiyatlarda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin bulunamaması Türk sporseverler tarafından
büyük bir üzüntüye sebep olmaktadır. Bu duruma neden olan durum ise IOC (Uluslararası
Olimpiyat Komitesi) tarafından Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınmamasıdır. Benzer
durumlar Kosova, Filistin, Tayvan için de geçerliyken yapılan diplomatik mücadeleler sonucunda
kurulan uluslararası ilişkiler sebebiyle müsabakalara bağımsız olarak katılabilmektedirler. Dünya
çapında düzenlenen etkinliklerde Kuzey Kıbrıs halkının bağımsız olarak katılabilmesi için
mücadele verilmedir. Türk tarihinin emanetleri olan bu oyunlarla gençlerin beceri ve yetenekleri
yanında milli bilincin kuvveti de ön plana çıkacaktır.
Raporda vurgulanan noktalar doğrultusunda, Spor Komisyonu tarafından aşağıdaki
hususlar önerilmektedir: 1- Kıbrıs Türklerinin “olimpiyatlara” katılamayışı sorununu Türk Dünyasının genç
beyinleri olarak kendi sorunumuz gibi ele alıp kendi içimizde çözüm sağlamak istiyoruz. Bu
nedenle en geç 2027 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde DTGB olarak Türk geleneksel
oyunlarını ve diğer çağdaş branşları da içeren “Türk Dünyası Gençlik Oyunları” başlığıyla hem
birleştirici hem de mirasımızı tanıtan kapsamlı bir etkinlik düzenlenmesi, 2- Türk kültüründe uzun yıllardan beri nesilden nesile aktarılan oyunların, Türk gençlerinin bu alanda daha aktif olabilmesi adına branşların derlenmesi, yayımlanması ve tanıtım
faaliyetlerinin yapılması, 3- Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin olimpiyatlara bizatihi kabul ve dahil edilmesi için
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)’ne müracaat ve/veya kınama yapılması önerilmektedir.
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ
ÇEVRE VE ENERJİ KOMİSYONU RAPORU
Eylül 2025, KKTC
“Sevgi dağ zirvesi, kin dipsiz kuyu
Karıştan kısadır hayatın boyu
Kirletirse şayet toprağı, suyu
Göğsünden vururum kendi gölgemi”
Abdurrahim Karakoç
“Topraklarımızda gizli olan madenleri,
milletimizin hizmetine sunmak, bağımsızlık
yolunda attığımız en önemli adımlardan
biridir.”
Mustafa Kemal Atatürk
Türk Dünyası, doğal kaynaklar bakımından zengin; enerji, maden ve su kaynaklarıyla önemli bir
potansiyele sahip bir coğrafyayı kapsamaktadır. Ancak bu potansiyel, çevre yönetimindeki eksiklikler, plansız
enerji politikaları, iklim değişikliği ve bölgesel iş birliğinin yetersizliği nedeniyle tehdit altındadır. Bu rapor,
Türk Dünyasındaki çevre ve enerji alanındaki mevcut sorunları tespit ederek, ortak çözüm yolları geliştirmeyi
amaçlamaktadır. Sürdürülebilir bir gelecek için çevresel farkındalığın artırılması, doğal kaynakların etkin ve
adil bir şekilde yönetilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, Türk Devletleri arasında bilgi paylaşımı
ve stratejik iş birliklerinin güçlendirilmesi, karşılaşılan sorunlara daha kalıcı ve etkili çözümler üretilmesine
katkı sağlayacaktır.
Özellikle Kazakistan ve Özbekistan sınırlarında yer alan Aral Gölü’nün kuruması, Türk
Dünyasının karşı karşıya kaldığı en dramatik çevre felaketlerinden biridir. Gölün yok olmasıyla birlikte yerel
iklim değişmiş, tarım ve balıkçılık çökmüştür. Aral Gölü havzasının yeniden canlandırılması için çok taraflı
projeler desteklenmeli, bölge halkına alternatif geçim kaynakları sağlanmalıdır. Bu iki başlık için TDT
tarafından bir koordinasyon kurulu kurulması teklif edilmektedir.
Sanayi tesislerinden kaynaklı hava ve su kirliliği, başta Bakü, Almatı, Taşkent gibi büyük
şehirlerde ciddi bir halk sağlığı problemi oluşturmaktadır. Su ve hava kirliliğini önlemesi açısından sanayi
tesislerini denetleyecek bir komisyon kurulup sanayi tesislerinin düzenli bir şekilde denetlenip cezalandırılması
sağlanmalıdır.
Türk Dünyası ülkeleri hâlen enerji üretiminde büyük oranda kömür, petrol ve doğalgaza dayalıdır.
Bu durum, hem çevresel kirlenmeye hem de sürdürülemez kalkınmaya neden olmaktadır. Güneş, rüzgar ve
hidroelektrik gibi temiz enerji kaynakları yeterince değerlendirilmemektedir. Bu potansiyelin harekete
geçirilmesi gerekmektedir. Türk Dünyasında güneşli gün sayısı ve geniş rüzgarlı alanlar değerlendirilmeli,
ortak fonlarla temiz enerji santralleri kurulmalıdır. Türk dünyası ülkeleri tarafından desteklenen ve
yenilenebilir enerji yatırımlarına özel kredi sağlayan bir bölgesel enerji fonu kurulmalıdır.
Genç kuşakların çevrenin öneminden habersiz ve çevre ile ilgili sorunlara duyarsız olduğu
görülmektedir. Genç kuşakların çevreye duyarlı bireyler olarak yetişmesi için ortak müfredat ve medya projeleri
hazırlanmalı, sivil toplum kuruluşları çevresel farkındalık etkinlikleri oluşturulacak fonlarla desteklenmelidir.
İklim değişikliği, Türkistan’da kuraklık, çölleşme ve su kaynaklarının azalması gibi etkilerle
kendini göstermektedir. Tarımda verim düşmekte, biyolojik çeşitlilik azalmaktadır. Bu konu tüm Türk dünyası
tarafından ele alınıp yeni bir yol haritası çıkartılmalıdır. Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde çevreye yönelik
ortak bir politika geliştirilmeli, çevresel veri paylaşımı ve izleme sistemleri kurulmalı ya da Türk Devletleri
Teşkilatı bünyesinde bulunan Kuraklık Önleme Enstitüsü etkinliğini arttırmalıdır.
Sovyet döneminden kalma nükleer deneme alanları (Semey, Kazakistan gibi) hâlâ
temizlenmemiştir. Bu bölgelerde yaşayan halk yüksek oranda risk altındadır. Nükleer test bölgeleri ve eski
sanayi alanları uluslararası standartlara uygun şekilde temizlenmeli, bu çalışmalar için ortak bilim kurulları
oluşturulmalıdır.
Tarım alanında belirli hedefler koyup bunları adım adım hayata geçiren, özellikle tarım
istihdamında önemli bir paya sahip olan Kazakistan ile 2028 yılına kadar tamamen organik tarıma geçiş
yolunda kayda değer ilerleme gösteren Kırgızistan; işlenebilir tarım arazileri bulunmasına rağmen çeşitli
nedenlerle tarımda gerileme yaşayan ülkelere destek olmalıdır. Ayrıca, gerekirse Türk Devletleri Teşkilatı
bünyesindeki “tarımsal işbirliği” kapsamında yürütülen çalışmalara öncelik verilmelidir.
Türk Devletleri sahip olduğu enerji rezervleri ve kendi aralarında gerçekleştirecekleri anlaşmalar
ile yeterli miktarda hatta dış ülkelere satabilecek düzeyde enerji üretim potansiyeline sahiptir. Ancak bu
potansiyelin tam anlamıyla kullanılamadığı görülmektedir. Buna sebep olan durumun; ülkelerin bu konuya
ilişkin yeteri kadar fon ayıramaması ya da mevcut fonları sağlıklı kullanamaması olduğu düşünülmektedir.
Türk Devletlerinin üretim kapasitesinin arttırılıp gerekli entegrasyonun sağlanması halinde hem ekonomik hem
de olası küresel anlamda enerji sorunundan en az şekilde etkilenecektir. Bu doğrultuda “Türk Dünyası Enerji
Bağımsızlığı” hedefi somut bir plan dâhilinde işlenmeli, diğer ülkelere bağlı olmadan enerji üretmeli ve bunun
sürekliliği sağlanarak her yıl üretim kapasitesi arttırmalıdır.
Enerji üretimi sadece yenilenebilir enerji kaynağıyla sınırlandırılmamalı, yukarıda belirtilen
nükleer enerji ve yenilenebilir enerji faaliyetleri bölgesel yatkınlığa göre dağıtım yapılıp birlikte
yürütülmelidir. Bu açıdan Türk Devletleri hem kendi aralarındaki hem de çevre ülkelerdeki ticaret hacmini
genişletmelidir.
Türk Dünyasının egemen olduğu ve yaşamını sürdüğü coğrafyalarda mevcut kritik madenlerin
bölgesel ve küresel süper güç sayılan ülkelerin politikaları doğrultusunda kullanılabildiği bir gerçektir. Türk
Devletleri Teşkilatının üye ve gözlemci ülkeleri arasında kritik ve stratejik madenlere ilişkin somut bir strateji
belirlenmelidir. Bu doğrultuda arz ve talep yönlü risklerin minimize edilmesi, tedarik zincirinin
güçlendirilmesi ve acil stok planlarının oluşturulması gereklidir.
Çevre ve enerji, yalnızca ekonomik kalkınmanın değil, halk sağlığının, gıda güvenliğinin ve
gelecek nesillerin yaşam kalitesinin teminatıdır. Türk Dünyası ortak bir kültürü olduğu gibi ortak sorumluluğa
da sahiptir. Bu raporda sunulan önerilerin hayata geçirilmesi, Türk Dünyasının hem ekolojik bütünlüğünü
koruyacak hem de enerji bağımsızlığına katkı sağlayacaktır. Ayrıca, çevre dostu teknolojilere yapılacak
yatırımlar, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasını hızlandıracak; enerji verimliliği ve yenilenebilir
kaynakların önceliklendirilmesi, bölgesel dayanışmayı daha da güçlendirecektir. Bu anlayışla atılacak her
adım, hem bugünün ihtiyaçlarını karşılayacak hem de yarının dünyasını güvence altına alacaktır.
Yangın söndürme teknikleri konusunda değil, önleme teknikleri üzerinde çalışılmalıdır.
Çocuklara anaokulundan itibaren ortak müfredatla birlikte çevre eğitimi dersi verilmelidir. Geri
dönüşüm projeleri ve devlet destekleri buna eklenmelidir.
DÜNYA TÜRK GENÇLERİ BİRLİĞİ 2025 – 2030 KURUMSAL VİZYON BELGESİ
“Birlikte Yarınlara: Türk Dünyasının Ortak Ufku”
GİRİŞ
Yirmi birinci yüzyılın karmaşık dengeleri arasında Türk dünyası, geçmişin mirasıyla geleceğin
imkânları arasında yeniden yükselen bir medeniyet çizgisi aramaktadır. Bu çizgi, yalnızca
sınırların, dillerin ya da coğrafyaların toplamı değildir; ortak hafızanın, ortak ideallerin ve
ortak iradenin birleştiği bir ufuktur.
Dünya Türk Gençleri Birliği (DTGB), 2025–2030 yıllarını kapsayan bu dönemde, Türk
gençliğini çağın dönüşümüne yön veren bir özne hâline getirmeyi, kültürel birlikteliği stratejik
dayanışmayla birleştirmeyi, ve Türk Dünyası’nı küresel düzende etkin bir medeniyet aktörü
olarak konumlandırmayı hedeflemektedir.
Bu vizyonun temeli, Eylül 2025 KKTC Kurultayında alınan kararlar ve komisyon
raporlarının bütüncül değerlendirmesine dayanır.
Her bir komisyon, geleceğin yapı taşlarını temsil eder: Diplomasi, ekonomi, insan
hakları, kültür, medya, spor ve çevre… Hepsi aynı inancın farklı yüzleridir: Türk Gençliği,
geleceği yalnızca beklemeyecek, onu inşa edecektir.
STRATEJİK UFUK: DİPLOMASİ VE DEVAMLILIK
Siyaset, Diplomasi ve Strateji Komisyonu’nun ışığında, önümüzdeki beş yılın ana
ekseni akıl birliğiyle güçlenen diplomasi olacaktır.
Türk Devletleri Teşkilatı, yalnız bir uluslararası platform değil, Türk medeniyetinin
çağdaş ifadesidir. 2025–2030 döneminde DTGB, bu teşkilatın gençlik kanadını kurumsal
biçimde yapılandıracak; ortak dış politika refleksleri, genç diplomat eğitimleri ve stratejik
diyalog programlarıyla “Türk Dünyası Genç Diplomatlar Ağı”nı hayata geçirecektir.
Türk Devletleri arasındaki işbirliği, artık yalnızca devlet katında değil, toplumlar ve
gençlik düzleminde de sürdürülebilir bir diplomasiye dönüşecektir.
Doğu Türkistan, Kıbrıs, Karabağ, Kırım ve Balkan Türkleri gibi ortak meseleler, “uluslararası
farkındalık ve kardeşlik diplomasisi” başlığı altında izlenecek; Türk Dünyası kendi
diasporasıyla iletişimde süreklilik kuracaktır.
Böylelikle diplomasi, yalnız protokol masalarında değil, gençliğin sesinde, medyanın
dilinde, kültürün imgelerinde yankı bulacaktır.
EKONOMİK GÜÇ VE GİRİŞİMCİLİK VİZYONU
Ekonomi, birliğin kalbidir. 2025–2030 döneminde DTGB, Türk Dünyası Ekonomik
Entegrasyonu için gençlik odaklı bir model geliştirecektir.
Ankara’da kurulacak Türk Dünyası Genç İş İnsanları Birliği, ortak dijital pazar yeri
(TDETP), genç girişimcilik fonu ve teknoloji odaklı AR-GE ağlarıyla Türk devletleri arasındaki
ticareti yalnızca artırmakla kalmayacak, onu adil, sürdürülebilir ve yenilikçi kılacaktır.
Ekonomik işbirliği; kültürel yakınlaşmayı, istihdamı ve dijital dönüşümü de beraberinde
getirecektir. Lojistikte ortak koridorlar, dijital gümrük sistemleri ve “Kalkınma Yolu”
entegrasyonu, Türk dünyasının ekonomik damarlarını birbirine bağlayacaktır.
Bu dönemde gençler yalnız üretici değil, yön verici olacak; Türk girişimcilik modeli, “değer
üretmenin” adı hâline gelecektir.
HUKUK VE ADALETİN ORTAK ZEMİNİ
Türk Devletlerinin geleceği, adaletin ortak zemininde yükselecektir.
Bu vizyon çerçevesinde, DTGB öncülüğünde Türk Dünyası Ortak İnsan Hakları Tutum
Belgesi hazırlanacak; yargı bağımsızlığı, şeffaf idare, kişisel özgürlükler ve hukuk devleti
ilkeleri arasında ortak standartlar oluşturulacaktır.
2030 yılına dek, E-vize ve Biyometrik Pasaport Entegrasyonu, Türk gençliğinin
serbest dolaşımını ve işbirliğini kolaylaştıracak; kültürel sınırların yerini, karşılıklı güvenin ve
adaletin sınırları alacaktır.
Türk Dünyası, insan haklarına yalnızca bir uluslararası ilke olarak değil, medeniyetin
temel değeri olarak yaklaşacaktır.
KÜLTÜR, SANAT VE EĞİTİM: KİMLİĞİN YENİDEN YÜKSELİŞİ
Bir milletin geleceği, kültürünün sürekliliğiyle ölçülür. 2025–2030 vizyonu, kültürü sadece
korumak değil, onu çağın diliyle yeniden üretmek hedefini taşır. Ortak alfabe projesi, lehçeleri
zenginlik kabul eden bir “Türkçe bütünlüğü”ne evrilecektir.
DTGB Yayınevi ve Türk Dünyası Dijital Kütüphanesi, ortak hafızanın arşivini tutarken;
Gezici Müzeler, “metaverse” platformlarında dahi kültür diplomasisinin birer temsilcisi
olacaktır.
Türk çocuklarının eğitiminde “Türk Büyükleri” ve “Türk Halkları” dersleri, sadece bilgi
değil, aidiyet duygusu aşılayacaktır.
Bu dönemde sanat, millî kimliğin sesi; eğitim, ortak geleceğin rehberi; kültür, Türk
Dünyasının kalıcı bağı olacaktır.
MEDYA VE İLETİŞİM: TEK SESLİ, ÇOK DİLLİ BİR VİZYON
2025–2030 döneminde DTGB, iletişimi stratejik bir güç olarak ele alacaktır.
Türk Dünyası Haber ve İçerik Ağı (TDHİA), doğrulama masası ve kriz iletişimi merkeziyle,
bilgi çağının karmaşasında tek sesli, güvenilir ve saygın bir medya yapısı kuracaktır.
“Bengü” dergisi ve “E-Bengü” bülteni, hem yazılı hem dijital mecralarda Türk Dünyası’nın
düşünce hayatını taşıyacaktır.
Genç muhabir programları, sahadaki hikâyeyi evrensel bir dile çevirecek; Stratejik
Medya İcra Kurulu, iletişim politikalarını çağın ritmine uyarlayacaktır.
Bu dönem, Türk Dünyası’nın yalnızca izleyici değil, anlatıcı olduğu bir dönemin başlangıcı
olacaktır.
SPOR VE GENÇLİK DİPLOMASİSİ
Kültürün bedenleşmiş hâli spordur. 2027’de Kuzey Kıbrıs’ta düzenlenecek Türk Dünyası
Gençlik Oyunları, yalnız bir müsabaka değil, “birlik ruhunun sahası” olacaktır.
Geleneksel oyunlar, modern sporlarla el ele; rekabet, kardeşlikle iç içe yürütülecektir.
Türk Dünyası’nın genç sporcuları, tribünlerde değil, tarih sahnesinde yan yana koşacaktır.
ÇEVRE, ENERJİ VE GELECEĞİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Türk dünyasının coğrafyası, yalnız enerji kaynaklarıyla değil, doğal mirasıyla da
stratejiktir.
2030 vizyonunda çevre ve enerji politikaları, yalnız kalkınma değil, yaşam hakkı
meselesi olarak ele alınacaktır.
Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde kurulacak “Yeşil Fon”, yenilenebilir enerji
yatırımlarını destekleyecek; Aral Gölü’nün yeniden canlanışı, ortak çevre bilincinin simgesi
olacaktır.
Her Türk çocuğu, erken yaşta çevre dersleriyle doğaya saygı kültürünü öğrenecek; enerji
bağımsızlığı, medenî sorumlulukla birleşecektir.
KURUMSAL GELECEK VE GENÇLİK VİZYONU
2025–2030 dönemi, DTGB’nin kurumsallaşmasında bir dönüm noktası olacaktır.
Birliğin merkezinde yer alacak Türk Dünyası Gençlik Koordinasyon Merkezi, tüm
komisyonların çıktısını izleyen, veriye dayalı bir strateji yapısı kuracaktır.
“Türk Dünyası Diplomasi Akademisi” ve “Genç Diplomatlar Simülasyonu”, geleceğin dış
politika kadrolarını yetiştirecektir.
Kadın liderlerin ve genç uzmanların karar süreçlerine dâhil edilmesi, kurumsal eşitliğin
temel ilkesi hâline gelecektir.
Bu yıllar boyunca, DTGB; ortak projelerle büyüyen, ortak dilde düşünen ve ortak
değerlerde buluşan bir gençlik ağı inşa edecektir.
SONUÇ VE BEYAN
Türk dünyası, geçmişin bir hatırası değil, geleceğin bir vaadidir.
2025–2030 vizyonu, o vaadi hayata geçirmenin yol haritasıdır.
<span style=”font-family: TimesNewRomanPSMT;font-size:12pt;c